Duygularımızı, düşüncelerimizi, hislerimizi, gördüklerimizi, yaşadıklarımızı, yaşamak istediklerimizi, hayallerimizi, düşlerimizi, yani yaşamı anlatmak için bir yoldur sanat. Bizimkisi ise resim yaparak anlatmaktır hayatın içindeki ayrıntıları. Bazen hep gördüğümüz, bazen göremediğimiz farkında olmadan atladığımız ayrıntıları yakalamaya çalışmak ve bu ayrıntılara hayallerimizi, düşlerimizi, bir araya getirmeye çalışmaktır. İçinde mutluluk, huzur, coşku, sevinç, hüzün ve çok daha fazlasının hissedildiği hikâyeler. Hepimizin anlatmak istediği bir çok duygu hali vardır bu hikayelerde. Bazen bu duyguların anlamlarını bile çözemeyiz, kelimelerle anlatamayız ve dünyayı dinlemeye başlarız.
Bütün duygularımızla dinleriz dünyayı, anlamaya çalışırız hissettiklerimizi. Sonra gözlerimiz kapanır, düşler başlar konuşmaya. Gözlerimizi kapattığımız an kalemden, kâğıttan, fırçadan, boyadan, tuvalden ses çıkmaya başlar. Hayallerimizin, düşlerimizin sesidir ve artık dünya bizi dinlemeye başlamıştır. Renklerle çizgilerle anlatırız kendimizi dünyaya. Her şey bittiğinde geri çekilir, seyrederiz…